26 Kasım 2009 Perşembe

20 Kasım 2009 Cuma

BERLİN 2

Berlin yazımın ikinci bölümünde Check Point Charlie’den (Çarli Kontrol Noktası) bahsedeceğim. Doğu-Batı Berlin tarihinde önemli bir yer olması nedeniyle birkaç fotoğraf ve birkaç cümle ile anlatıp geçmek olmazdı. O nedenle de bu bölümü tamamen Check Point Charli’ye ayırdım.

Check Point Charlie (Çarli Kontrol Noktası):
Bölünmüş Berlin'de Doğu-Batı geçiş noktası Helmstedt ("Alpha") ve Dreilenden ("Bravo") sonra 1961 senesinden 1990 senesine kadar üçüncü ittifak geçiş noktası olarak kullanılan geçiş kapısıdır.


Bu geçiş kapısı sadece müttefik askerleri, büyükelçiler, bu kişilerin aileleri, yabancılar, Federal Almanya'nın Demokratik Almanya'daki temsilcileri ve çalışanları ve Demokratik Alman üst düzey yöneticileri tarafından kullanılabiliyordu.

Kontrol Noktası Çarli'nin yakından görünüşü.

Çarli Kontrol Noktası ve ben.



ZimmerStrasse'nin yani Zimmer Caddesinin günümüzdeki hali.



Bu da duvar yıkılmadan önceki durumu. ABD ve Sovyet askerleri karşı karşıya.
Doğu ve Batı Berlin arasındaki ittifak birliklerinde görev yapanların karşılaşma noktası olan yer aynı zamanda doğu-batı arasındaki trafiğin de en yoğun olarak gerçekleştiği bölge oldu. 2. Dünya savaşının bitiminden sonra 27 ekim 1961'de bu noktada karşı karşıya gelen Sovyetler Birliği ve ABD asker ve panzerleri 16 saat boyunca tek bir kurşun atmadan karşılıklı beklemişler.


O tarihde atılacak tek kurşunun 3. Dünya Savaşının başlangıcı olacağı düşünülmektedir. Söz konusu gerginlik, zamanın ABD başkanı J. F. Kennedy nin sovyet başkanıyla yaptığı görüşmeler sonucunda giderilmiştir.

Kasım 1998 tarihinden beri Frank Thiel tarafından hazırlanmış olanSovyet ve Amerikalı asker portreleri 1961 yılında ultimatomların verilmesinden sonra karşı karşıya gelen iki tarafın panzerlerini temsil ediyor. Soğuk Savaş'ın diğer kalıntıları olarak ise bariyerler, geçiş noktası sinyal sistemi ve Berlin Duvarı anıtı bu alanda sergileniyor.

Bu da başka açıdan bir görünüş.

Günümüzde söz konusu noktada geçmiş tarihlerde dünya savaşına neden olabilecek büyüklükte olan ama atlatılan krizler, bilbordlar şeklinde anlatılıyor.


Birçok insan doğudan batıya kaçmak için çeşitli yollar denemişler hayatları pahasına. Aşağıdaki fotoğraflar da arabaların bagajlarında kaçan insanlar.



Bu da yakın görüntü.


Yukarıdaki fotoğraf da ayrılmayı protesto eden insanlar. İnsanların isimlerinin yazılı olduğu pankartlar taşıyorlar. En öndeki büyük bez pankarttda "Freiheit für Andersdenkende" yani "Farklı düşünenlere Özgürlük" diyorlar.



Bunlar da doğu-batı zamanını temsil eden eşyalar. Hatıra niteliğinde satılıyor.


Soğuk savaş zamanının en önemli malzemelerinden olan "Gaz Maske" leri. Şimdi bunlar da hediyelik eşya olarak satılıyor. Bir an için bunları kullanmak zorunda olduğumuz aklıma geliyor bu kareyi çekerken, içimden de "Allah korusun" diyorum.

Berlin Bölüm 3 te görüşmek dileğiyle,

16 Kasım 2009 Pazartesi

BERLİN-1

Merhaba.

Arıcılık sitesinde bu da nereden çıktı, ne işi var diyebilirsiniz haklı olarak. Biz blogda hep arı ile ilgili şeyler yazıyoruz çünkü burası arıcı dostların bloğu. Ben ise arı ve arıcılık ile ilgili özellikle de son haftalarda pek birşey yapamadım. O nedenle de çok fazla yazabileceğim birşey yok arı konusunda. Yaptığım şey sizlerin arı ile ilgili çalışmalarını takip etmek bloglardan.
Bende sizleri biraz değişik yerlere götürmek ve de farklı konudan bahsetmek istedim.



Geçtiğimiz Ekim ayı içerisinde son birkaç yıldır gitmediğim Berlin'e gitmek kısmet oldu.


Fakat bu kez Berlin daha bir değişik geldi bana. Ekonomi eskiye göre çok daha kötü durumda, işsizlik artmış, işyerleri ve mağazalar ya kapanmış ya değişmiş. Şurada şu vardı bu vardı diye gittiğim yerlerin çoğu artık yok. Yabancılardaki artış da hemen gözüme çarpan hususlardan birisi. Ganalısı, Yugoslavı, Rusu belirgin bir şekilde artış göstermiş.


Ancak Berlin her nedense halen değişik ve gizemli geliyor bana. Diğer Almanya veya Avrupa şehirlerine göre daha heyecan dolu oluyor insan. Almanya’nın onlarca kez Münih, Frankfurt, Hannover gibi önemli şehirlerine gitmeme rağmen Berlin'de kendimi her zaman daha heyecanlı hissediyorum. Bunun da bana göre nedeni eskiden duvar ile doğu ve batı olarak bölünmüş olması. Halen o gizemi koruyor bana göre. Her ne kadar duvar kalmasa da biz halen burası eskiden doğu Almanya idi, şimdi Batı Almanya tarafına geçtik diye tanımlıyoruz gittiğimiz yerleri. Berlin'in önemli bazı yerlerini de sizlere anlatmak ve de paylaşmak istedim.

Bu arada duvarın yıkılışının 20. yılı münasebetiyle de kutlama yapılacakmış. Çok istememe rağmen ne yazık ki ben dönmek zorundaydım ve de bu kutlama ve törenlere katılamadım.

Berlin denilince; benim ilk aklıma gelenler Brandenburg Kapısı, Check Point Charlie, Zafer Sütunu (Siegessaule), Kurfürstendamm daki antik yıkık kilise (Kaiser Wilhelm’s Gedahtniskirche), Berlin Hayvanat Bahçesi (Tiergarten), Pergamon (Bergama) Arkeoloji Müzesi, Alexanderplatz, Postdamerplatz, Berliner Dom (Berlin Katedrali), Französischer Dom (Fransız Katedrali), Charlottenburg Sarayı, Bellevue Sarayı, Berlin Duvarı gibi yerler. Tabii buralarla sınırlı değil Berlin, bunlar gibi daha birçok yer var. Çünkü tarih ve doğa mükemmel korunuyor burada. Bir tek bizim ülkemize özgü olsa gerek tarihi ve doğayı yok etmek.
Bu nedenle de Berlin’i bir bölüme sığdırmak hele ki uzun uzun tarihçelerini anlatmak çok zor. Birkaç bölümde ancak önemli yerleri kısaca anlatabilirim diye düşünüyorum.


Şimdi bu önemli yerlerden çok kısa bahsetmeye çalışacağım. Önce Berlin’in merkezinden birkaç kare ile başlayalım.

Yıkık Kilise
Burası Kurfürstendamm sonundaki Kaiser Wilhelm’s Gedahtniskirche. Kral II.Wilhelm büyükbabası I.Wilhelm için yapılmasını istemiş. 1891-1895 yıllarında yapılmış. 2. Dünya savaşı zamanında Almanya’nın birçok yeri gibi Berlin de ağır bombardımandan nasibini almış. Bu kilise de 1943 yılında bir İngiliz bombardımanı sırasında isabet almış. Bu hasar da o zamandan kalma.


Halen o günleri yansıtıyor gibi kulesi.



Bu da bir başka açıdan görünüşü.



Burası da Kurfürstandamm Caddesi.


Berlin Hayvanat Bahçesi girişi. Bu sefer gittiğimde tüm gün ayırıp gezmek istemiştim ancak maalesef zamanım olmadı. Kısmetse bir başka sefere.



Bu da nehir ve nehir turu yapan teknelerden biri.


Brandenburg Geçidi: Soğuk savaş zamanında sınır noktalarından biri olan Brandenburg kapısı, şimdi Berlin’in sembollerinden biri haline gelmiş heybetli bir yapı. Almanya’da tarihten bu yana kalmış olan tek geçit. Şehir merkezinin batısında yer alıyor. 1791’de yapımı tamamlanmış. Şehrin bölünmesinin ve yeniden birleşmesinin önemli bir sembolü haline gelmiş. O nedenle de gerek şehir turlarının gerek de kendisi gelenlerin mutlaka uğradıkları bir nokta.




Brandenburg kapısının arka tarafında ise bazı sandallar dikkatimi çekti. Kapıyı ve de çevreyi oldukça çirkinleştiren bu sandalların ne işi var diye araştırdım.

Yunanlı bir sanatçı muhterem güya insan kaçakçılığı yapan Türk sandallarını oraya taşıtmış. Herkese sergilenecekmiş. Kendileri çok dürüst ve temiz insanlar ne de olsa, sütten çıkma ak kaşık ya kendileri. Ayrıca iki metrelik balıkçı kayığı ile de adam kaçırmak da nasıl olacaksa...



Kapının üzerindeki heykel. Bana göre kapıyı daha görkemli hale getiriyor.



Bunlar da soğuk savaş yıllarının askerleri. Sanki duvar halen var ve de doğu bloku askerleri nöbetteler.


E böyle tarihi bir fırsatı yakalayıp kalıcı hale getirmeden olurmu.




Fayton da hazır sizi gezdirmek için.



Bölüm-2 yi de kısa sürede yayınlamaya çalışacağım.

10 Kasım 2009 Salı

SAYGIYLA ANIYORUZ

Merhaba.
Ölümünün 71. yılında Ulu Önder Atatürk'ü saygıyla anıyoruz.


YAZDAN KALMA GÜNLER

Merhaba.

Hafta sonu adeta yazdan kalma bir gün vardı. Pastırma yazı dedikleri bu olsa gerek. Bugün de adeta yaz yaşanıyor Ankara'da. Bloglardan arıcı dostlarımızın bu güzel havalar sayesinde arıların durumunu kontrol ettiklerini okuyorum. Ben de Pazar günü gidebildim; o da öğleden sonra. Güneş de ben gidince buluta girmez mi...Neyse, ben kovanları açamasam da, geçen hafta aklımda kalan kolonilerden ikisinde arılar hayatta mı sorusuna cevap aldım en azından. Kovanları açmadan kovan girişlerinde arıları gördüm nöbetde. Görmediklerimi de kovan ağzından çöp ile kontrol ettim, hemen çıktılar kapıya. Böylece şüphelendiğim 3. ve 4. kolonide de hayat belirtileri gördüm. Bu arada birkaç eşek arısının yağma girişimi de vardı. Ancak her kovanın kapısından geri püskürtüldüler.

Bu güzel havalar ne kadar devam edecek bilemiyorum ancak önümüzdeki hafta sonu da böyle olacakmı acaba! Belki fırsat olursa kovan içlerine bölme tahtası koyacağım. Bölme tahtasına gerek olup olmadığı konusunda da görüşlerinizi rica ederim.

Havalar her ne kadar güzel olsa da kış mevsiminde olmamız nedeniyle erkenden kararıyor. Bu da akşamdan bir görüntü. Kış olsa da görüntü yine de güzel. Hava da bir o kadar temiz olunca.

Saygılarımla,

4 Kasım 2009 Çarşamba

BÖLGEMİZDE KIŞ BAŞLADI

Merhaba.

Bir süredir Ankara dışında olmam nedeniyle arılara bakmaya gidememiştim. Ankara'ya döner dönmez de geçtiğimiz hafta sonu bahçeye gittim hemen. Ancak ne hava... Yağmur ve soğuk hiçbirşey yapmamıza imkan vermedi. Neredeyse kar yağdı yağacak, o derece soğuk. O nedenle de istediklerimizi yapamadık. Tek yaptığımız kovan üstlerinden besleme kutularını toplamak oldu. Bu arada arı ne durumda, kolonilerin genel durumu nasıl görme imkanı olmadığı için aklımızda ister istemez soru işaretleri kaldı.

Daha önceden de fırsat olup kovan içlerine bölme tahtaları da koyamadım. Bundan sonra bu havalarda da zaten kovanları açamayız diye düşünüyorum. Umarım bölme tahtaları olmadan bu şekilde sorunsuz olarak kışı atlatır ve bahara çıkarız.

Tüm arıcı dostların da sorunsuz bir şekilde kolonilerini kışlatması dileğimle,