26 Şubat 2010 Cuma

SANKI BAHAR GELDI

Merhaba.
Havaların nasıl olacağını artık kestiremiyoruz. Bir bakıyorsunuz bahar gibi, bir bakıyorsunuz birden soğumuş. Zaten kara iklimi kuşağında olduğumuz için gündüz ve gece sıcaklıkları oldukça farklı.
Bölgemizde birçok yerde badem ağaçları çiçek açtı. Hafta başında telefon ile konuştuğum bölgelerde badem ağaçları çiçek açtı bilgisini alıyordum. Ancak oranının düşük olacağını düşünüyordum. Bugün ise Ankara'da da bazı yerlerde bademlerin açmış olduğunu kendim tespit ettim.
Bu da bu sezonda neler yapmamız gerektiğini tekrar düşündürüyor. Öyle ya, bir yandan bahar gibi giden havalara aldanıp ağaçlar açıyor, bir yandan arı uçuyor ve de polen getiriyor. Bir de yavru faaliyeti hızlanırsa haftaya gelecek olan soğuk ve kar ihtimalinde ne olacak? Umarım böyle sorunlar yaşamadan atlatırız bu havaları.

22 Şubat 2010 Pazartesi

BESLEME TAKVIYESI

Merhaba.
Geçen hafta hepsine kek vermiştim. Bal durumları da iyi görünüyordu. Ancak havaların birkaç gün sıcak gitmesi nedeniyle yavru faliyeti hızlanıp tüketim artar mı sorusu kafamızdaydı hep ister istemez.



O nedenle de Pazar günü arıları kontrol etmeye gittik. Hava bir durup bir yağdığı için arı uçmuyordu.



Biz de açmadan üstten besleme kutularındaki kek durumunu inceledik.



Genelde keklerin yarısı duruyordu. Dağ güzelinde kek pek farkedilmemiş. Örtü tahtasında propolis ile kapatarak tek bir arının geçeceği yere ikinci bir yer daha açıldı. Buraya da taze kek konulunca hemen keke doğru harekete geçti arılar.


Muğlada ise kovan kapağını açıp besleme kutusuna baktığımızda kek neredeyse bitmişti. Kutunun içi de arı doluydu. Sanki bütün kovan kutudaymış gibi.


Gerekli kek takviyeleri yapıldı tüm kolonilere. Bu hafta sonuna kadar inşallah iadre ederler. Haftasonu yine bakılıp duruma takviye yapılacak. Hava iyi olursa da ballı çerçeve takviyesi de var gündemde. Ayrıca bu hafta kötü hava koşulları nedeniyle arının uçamamasından dolayı yapılamayan varroa için duman uygulaması da olacak.

15 Şubat 2010 Pazartesi

SEZONA BAŞLADIK

Merhaba.
Uzun süredir havalardaki dengesizlik nedeniyle arılara bir türlü bakamamıştım. En son geçen hafta gittiğimde de soğuk olması nedeniyle açamamıştım arıyı. Çünkü sıcaklık 3 dereceydi arılıkta.

Dün havanın adeta bahar gibi olmasını firsat bilerek arılara bakmaya gittim. Ben gittiğimde günlük güneşlikti. Ancak hazırlık safhasında güneş bulutlara girdi. Buna rağmen sıcaklık 20 dereceyi gösteriyordu. İnanamadım adeta. Aslında bu mevsimde bu kadar sıcak gitmesi normal değil bence, tam tersi zararlı diye düşünüyorum.
Arılığa gider gitmez hemen kovanlara baktım. Tüm kovanların canlı olduğunu görmek mutlu etti beni. Ancak!!!!!

Tam herşey bitti, arılıktan ayrılmak üzereyken arabaya bindim, fakat kafama birşeyler takıldı.

3. Koloninin içerisinde neler olup bittiğini, neden uçuş tahtasının sürekli kalabalık olduğunu düşündüğümde bir anormallik olduğu şüphesine kapıldım. Kovan içerisindeki ölü arıların fazlalığı ve petek kırıntıları da yağma şüphesi duymama sebep oldu.

O nedenle de operasyon tekrar başladı. Yaptığım kontrollerde zaten birer avuç dağınık şekilde çerçeveler ve duvarlarda duran arılar içerisinde anayı göremedim. Boyasız olduğu için tekrar dikkatle baktım. Ancak yoktu. Duvardaki arıları da çok inceleyemedim açıkçası. Fakat çerçeve üzerindeki arıların kanat çırpmaları da ana yok tezimi güçlendirdi.
Bu nedenle kovanda tekrar anayı arayıp, yoksa kovanı kapatmaya karar verdik.

Sonuçta kovanı kapatıp, çerçeveleri silkeledim. Böylece bir koloni ister istemez yok oldu. İnşallah ilerleyen günlerde daha güçlü koloniler elde ederiz.

Şimdi kafamdaki tek soru yukarıda görüldüğü gibi, silkelediğim arıların kendi kovanlarını bulamaması nedeniyle diğer kovanların önüne toplanması. Bunlar diğer kovanlara girerse anaya zarar verirmi diye düşüncesi.
Arılar da pazar günü inanılmaz saldırgandı. Böylece sezonun ilk iğnelerini de yemiş olduk.

Yağışlar nedeniyle dere de coşmuş. Hiç değilse atılan çöplüklerin bir kısmını temizlemiş bu vesileyle. Halen takipcisiyim konunun, çöp atan olursa da kimse kusura bakmasın, geçen seneki gibi ceza yiyecekler.
Hepinize başarılı bir sezon dilerim.
Saygılarımla,

4 Şubat 2010 Perşembe

FOTOĞRAFIN DUAYENLERİ

Merhaba.
Başlık biraz değişik oldu. Halbuki ben Berlin yazımı tamamlayacağımı belirtmiştim daha önce. Oysa şimdi konu değişti diyebilirsiniz.

Aslında değişmedi, Berlin yazımı tamamlayacağım. Ancak arada ufak bir aktiviteden bahsetmek istedim.

Uzun süredir zaman problemi nedeniyle ara vermek zorunda kaldığım fotoğraf aktivitelerine biraz zaman ayırmaya karar verdim. Bu konuya ara vermek de beni rahatsız etmeye başlamıştı.

Böylece geçtiğimiz haftalarda uzun süredir gidemediğim Fotoğraf Sanatı Kurumuna (FSK) gitmeye karar verdim. Programa bakmak için internet sitesine girdiğimde ise gördüklerime inanamadım adeta.
Fotoğrafta 50 yılını doldurmuş üstadlarımızın ödül töreni varmış. Tabii hemen koştum yetişmek için.
Çok güzel bir organizasyon yapılmış. Bu kadar insanı biraraya getirmek de gerçekten büyük başarı. Hele de bazıları yurtdışında yaşarken.
Geçtiğimiz günlerde aramızdan ayrılan rahmetli Eczacıbaşı da davetliydi. Ancak gelemedi. Ödülü de temsilcisine verildi kendisine iletilmek üzere.


Bunlardan birisi çalışmalarını yıllardır izlediğim ve de hep takdir ettiğim Gökşin Sipahioğlu. Onun da burada olması benim için inanılmaz bir şans oldu.

Deneyimli gazeteci dünyada birçok ilklere imza atmış. İlk kez 1956’da İsrail-Mısır Savaşı’nda Sina Çölü’nde çektiği fotoğraflarla ses getirmiş. 1961’de hiçbir Batılı gazetecinin giremediği Arnavutluk’u fotoğraflamış ve 1962’de gemici pasaportuyla gittiği Küba’da yaptığı iş ABD’de 40 gazete tarafından kullanılmış. Sonraki dört yıl içerisinde, 80 ülkede yaptığı röpotajlar onun bir marka haline gelmesini sağlamış. 1966 yılında Hürriyet gazetesinin Paris bürosunu kurmak üzere yerleştiği Fransa’da, kendi ismini taşıyan fotoğraf ajansı SIPA Press’i kurdu. Ajans, Sipahioğlu’nun “haber kokusu alma” yeteneği sayesinde birçok bölgeye ilk muhabiri gönderen basın kuruluşu oldu ve dünyanın en büyük dört fotoğraf ajansından biri haline geldi.


Bu arada Coşkun Aral ile de görüşme fırsatı buldum. Uzun süredir yoktu pek ortalıkta. biraz sohbet ettik ayaküstü. Şimdi İz TV de program yapıyormuş. TRT de gösterilenler eski programların tekrarı dedi.
Görüşmek dileğiyle,