16 Kasım 2009 Pazartesi

BERLİN-1

Merhaba.

Arıcılık sitesinde bu da nereden çıktı, ne işi var diyebilirsiniz haklı olarak. Biz blogda hep arı ile ilgili şeyler yazıyoruz çünkü burası arıcı dostların bloğu. Ben ise arı ve arıcılık ile ilgili özellikle de son haftalarda pek birşey yapamadım. O nedenle de çok fazla yazabileceğim birşey yok arı konusunda. Yaptığım şey sizlerin arı ile ilgili çalışmalarını takip etmek bloglardan.
Bende sizleri biraz değişik yerlere götürmek ve de farklı konudan bahsetmek istedim.



Geçtiğimiz Ekim ayı içerisinde son birkaç yıldır gitmediğim Berlin'e gitmek kısmet oldu.


Fakat bu kez Berlin daha bir değişik geldi bana. Ekonomi eskiye göre çok daha kötü durumda, işsizlik artmış, işyerleri ve mağazalar ya kapanmış ya değişmiş. Şurada şu vardı bu vardı diye gittiğim yerlerin çoğu artık yok. Yabancılardaki artış da hemen gözüme çarpan hususlardan birisi. Ganalısı, Yugoslavı, Rusu belirgin bir şekilde artış göstermiş.


Ancak Berlin her nedense halen değişik ve gizemli geliyor bana. Diğer Almanya veya Avrupa şehirlerine göre daha heyecan dolu oluyor insan. Almanya’nın onlarca kez Münih, Frankfurt, Hannover gibi önemli şehirlerine gitmeme rağmen Berlin'de kendimi her zaman daha heyecanlı hissediyorum. Bunun da bana göre nedeni eskiden duvar ile doğu ve batı olarak bölünmüş olması. Halen o gizemi koruyor bana göre. Her ne kadar duvar kalmasa da biz halen burası eskiden doğu Almanya idi, şimdi Batı Almanya tarafına geçtik diye tanımlıyoruz gittiğimiz yerleri. Berlin'in önemli bazı yerlerini de sizlere anlatmak ve de paylaşmak istedim.

Bu arada duvarın yıkılışının 20. yılı münasebetiyle de kutlama yapılacakmış. Çok istememe rağmen ne yazık ki ben dönmek zorundaydım ve de bu kutlama ve törenlere katılamadım.

Berlin denilince; benim ilk aklıma gelenler Brandenburg Kapısı, Check Point Charlie, Zafer Sütunu (Siegessaule), Kurfürstendamm daki antik yıkık kilise (Kaiser Wilhelm’s Gedahtniskirche), Berlin Hayvanat Bahçesi (Tiergarten), Pergamon (Bergama) Arkeoloji Müzesi, Alexanderplatz, Postdamerplatz, Berliner Dom (Berlin Katedrali), Französischer Dom (Fransız Katedrali), Charlottenburg Sarayı, Bellevue Sarayı, Berlin Duvarı gibi yerler. Tabii buralarla sınırlı değil Berlin, bunlar gibi daha birçok yer var. Çünkü tarih ve doğa mükemmel korunuyor burada. Bir tek bizim ülkemize özgü olsa gerek tarihi ve doğayı yok etmek.
Bu nedenle de Berlin’i bir bölüme sığdırmak hele ki uzun uzun tarihçelerini anlatmak çok zor. Birkaç bölümde ancak önemli yerleri kısaca anlatabilirim diye düşünüyorum.


Şimdi bu önemli yerlerden çok kısa bahsetmeye çalışacağım. Önce Berlin’in merkezinden birkaç kare ile başlayalım.

Yıkık Kilise
Burası Kurfürstendamm sonundaki Kaiser Wilhelm’s Gedahtniskirche. Kral II.Wilhelm büyükbabası I.Wilhelm için yapılmasını istemiş. 1891-1895 yıllarında yapılmış. 2. Dünya savaşı zamanında Almanya’nın birçok yeri gibi Berlin de ağır bombardımandan nasibini almış. Bu kilise de 1943 yılında bir İngiliz bombardımanı sırasında isabet almış. Bu hasar da o zamandan kalma.


Halen o günleri yansıtıyor gibi kulesi.



Bu da bir başka açıdan görünüşü.



Burası da Kurfürstandamm Caddesi.


Berlin Hayvanat Bahçesi girişi. Bu sefer gittiğimde tüm gün ayırıp gezmek istemiştim ancak maalesef zamanım olmadı. Kısmetse bir başka sefere.



Bu da nehir ve nehir turu yapan teknelerden biri.


Brandenburg Geçidi: Soğuk savaş zamanında sınır noktalarından biri olan Brandenburg kapısı, şimdi Berlin’in sembollerinden biri haline gelmiş heybetli bir yapı. Almanya’da tarihten bu yana kalmış olan tek geçit. Şehir merkezinin batısında yer alıyor. 1791’de yapımı tamamlanmış. Şehrin bölünmesinin ve yeniden birleşmesinin önemli bir sembolü haline gelmiş. O nedenle de gerek şehir turlarının gerek de kendisi gelenlerin mutlaka uğradıkları bir nokta.




Brandenburg kapısının arka tarafında ise bazı sandallar dikkatimi çekti. Kapıyı ve de çevreyi oldukça çirkinleştiren bu sandalların ne işi var diye araştırdım.

Yunanlı bir sanatçı muhterem güya insan kaçakçılığı yapan Türk sandallarını oraya taşıtmış. Herkese sergilenecekmiş. Kendileri çok dürüst ve temiz insanlar ne de olsa, sütten çıkma ak kaşık ya kendileri. Ayrıca iki metrelik balıkçı kayığı ile de adam kaçırmak da nasıl olacaksa...



Kapının üzerindeki heykel. Bana göre kapıyı daha görkemli hale getiriyor.



Bunlar da soğuk savaş yıllarının askerleri. Sanki duvar halen var ve de doğu bloku askerleri nöbetteler.


E böyle tarihi bir fırsatı yakalayıp kalıcı hale getirmeden olurmu.




Fayton da hazır sizi gezdirmek için.



Bölüm-2 yi de kısa sürede yayınlamaya çalışacağım.

3 yorum:

cigdem asu dedi ki...

elinize sağlık,çok güzel bir yazı olmuş.sayenizde gitmemiş olsak bile,bir an için sizinle aynı heyecanı paylaşıyoruz.ve dediğiniz gibi tarihe hiç saygımız yok, bırakın maddi mirası korumayı manevi mirasımızdan bile ders alamıyoruz.Yazılarınızın devamını bekliyoruz.

Mehmet Gündoğdu dedi ki...

sayın demirci paylaşımınız için teşekkür ederim
ırmak çok güzel görünüyor eline sağlık

İlhami Uyar dedi ki...

Sayın Demirci paylaşımınız için teşekkür ederim,sizin gözünüzle ve bakış açınızla güzellikleri görmüş olduk,iyi çalışmalar,kolay gelsin.